Ana Sayfa
Türkçe - English
Atamızla yoğurulduk,gerçek demokrasi,laik unuttuk
Dinle yoğurulduk, ilimi irfanı unuttuk
Genel müd.lüğü meslek yaptık, liyakatı unuttuk
FIKRALAR
SANAL AŞKIMA

HANİ ŞELALELER VARDIR GÜRÜL GÜRÜL
PEK ETKİLEMEZ BENİ HEYBETİ
GİDİŞİNİ ANIMSATIR
MİNİ MİNİ ZERRECİKLERİ
GÖZ PINARIMDAKİ DAMLALAR GİBİ

UMURSAMAM SICAK HAVAYI
ATEŞ YAKMAZ BENİ
GÜNEŞLE DE İŞİM OLMAZ
AYNISI KAVRULDUĞUM
KOLLARINDA KOYNUNDAKİ SICAKLIK GİBİ

KARLAR BUZULLAR VIZ GELİR
AYAZ POYRAZ KARAYELİ HİSSETMEM
KOPARKEN SENDEN ÜŞÜDÜM
ÇIPLAK TENİME KONMUŞ KAR TANESİ GİBİ

ETRAFIM DAĞLAR DENİZLER GÖK KUBBE
KUŞ SESLERİ VAPUR İNSAN SESLERİ CIVIL CIVIL
GÖRMÜYORUM DUYMUYORUM NEDENSE
AMA UZAKLAŞIRKEN AYAK SESLERİN
SANKİ KAFAMA VURAN DARBELER GİBİ

ÖLMEKTEN HİÇ KORKMUYORUM
ÖBÜR DÜNYAYI DA İSTEMEM
SIRF ÜZÜLÜYOR SIKILIYORUM
GÖÇECEĞİM DİYE SENİN BURALARDAN
KABUSLARLA DOLU SONSUZ UYKU GİBİ

MUHARREM EROL ÇEÇEN     TEMMUZ 2012




KISACA

Aşk ateş ise
Sevgi külüdür
Ateş söner de
Külü bir ömür


M.Erol Çeçen Aralık 2011



CANIM

Oturmuşum meyhanede içiyorum canım
Yavaş yavaş bitiyorum canım
İstedikçe sağlam basmayı hayata
Yitiriyorum tek tek sevdiklerimi canım
Ben savaşırım yaşamla amma
Kötülük saçıyorum etrafa sanki canım
Bilmiyorum ki ne yapayım, nerdeyim
Yine de bu dünyanın içine sıçıyorum canım

M.Erol Çeçen   
Ekim 2011




DÜŞE DÜŞMÜŞEM

Lonelyness people çalıyor radyoda
Kendimi hatırladım
Izdırabı
Mutluluğu tattım

Yücelmek çok hoş
Yalnız kalmak çok acı çok

Mücadele hayli güçlü
Kolaydı eğer beraber olsaydık
Kolayı sevmem
Zorlu isen gel
Zoru aşıp aşkı tattırayım sana
Eğer var isen şu fani dünyada

Yine dolaştım bu gece
Rüyada
Hülyada

M.Erol Çeçen   1984




KİMBİLİR

Sen sokakta karşıdan gelen kadın
Sen vapurda önümden inen
Sen herhangi bir yerde oturan konuşan
Kalabalık şehirde insan selinden
Herhangi bir üye yani sen.

Bilir misin
Ben kimim
Haberin var mı varlığımdan
Anlatsam hayallerimi
Veyahut
Düşüncelerimi
Hayat mücadelemi
Söylesem adımı sanımı
Tanısan beni bir iyice
Belki de aradığın benim
Ve belki de
Düştüğüm boşluktan beni çıkartacak
Elini uzatacak
Beni rahatlatacak
Mutluluğu tattıracak
Doyuma ulaştıracak

Her hal sensindir
Kimbilir

M.Erol Çeçen    1984


BİR FIRTINA DOĞUŞUNU TAKDİMİMDİR !

Kuzeybatı yönünde bıçak gibi kara çizgi belirdi ufukta.
Yavaş yavaş genişleyen simsiyah hat fırtınanın kara habercisi idi.
Yarım saate kalmaz rüzgar,önce hafif sağanaklar halinde üfürmeye başlayacak sonra şiddetli,daha şiddetli,daha daha şiddetli ve hiddetli esecekti.

Denizde dalgacıklar ağır ağır büyüyecek,dalgacıkların tepeleri çatlamaya başlayacak,ilkin beyaz çatlak dalgalar benek benek sonraları dağları tepeleri andıran tüm denizin üstü beyaza bürünecekti.Kar tutmuş gibi.

Ufuktaki kara çizginin sahibi kara bulutlar yaklaşacak, sema,denizin tam aksine simsiyaha boyanacaktı.

Cennet yok olacak,her taraf çepeçevre cehenneme dönecekti.

M.Erol Çeçen   1975



SİZLERE DENİZİ VE DENİZCİYİ TAKDİMİMDİR !

Deniz, denizci,
Denizde,deniz üstünde,denizin ötesinde,denizlerde,
                                    ötelerinde denizin
Uzakta,ufukta,ufkun da ötesinde,

Bir başına,yalnız,tek,kendi kendine,
          kendi içinde kendi,kendisiyle arkadaş
Dostu kendisi,postu kendisi,
       konuştuğu dertleştiği yine kendisi,
                    Kendi mutlu umutlu
                    Kendisi mutsuz umutsuz,
                                        kalakalmış
Bilmem kaçıncı enlemle, bilmem kaçıncı boylamın
                             kesiştiği noktada,
                                             unutulmuş.

Ne kadar anlatsam boş, anlayamazsınız denizciyi,
On fırın ekmek yemeniz lazım,
                          ya da bu hayatı yaşamanız.


M.Erol Çeçen   1975




SOHBETİN KOYUSU

Şu benim zavallı küçüğüm
Nasibini alamadı hayatta
Boynu bükük geçirdi ömrünü
Bir boka yaramadı işemekten başka

Senenin içinde ne kadar azınlıkta ise bayramlar
Senin de bayramın pek seyrek oldu
Deliremedin gitti hasılı

Üstelik kimseye de karşı gelmedin
Terbiyenle geçirdin ömrünü
Bir tek bana isyan ettin baş kaldırdın da
                        ne geçti ki eline
Bol bol tokat devamlı dayak yedin
İyi mi oldu sanki

Şimdi aklıma geldi
Benim kader arkadaşım
Neydi o geçen seneki sarışın
Biraz folluktu ama idare de ettiydi yani

Bak anımsadın şimdi yine astın suratını
Ne o isyan mı ediyorsun ağabine yine
Anlaşıldı canın dövülmek istiyor
Seni köteklemek önemli değil ama
Hani o döktüğün göz yaşların yok mu
Beni çok üzüyor


M.Erol Çeçen     1977
(32 yaşındaymışım)



DERT BENDE DERMAN NERDE

Nedir bu bitmeyen çileli yalnızlık
Nedir bu dinmeyen sürekli mutsuzluk
Şöyle bakınca ötesine ömrümün
               uzakta rengini kaybeden dağlara
                    tepelere
                     ağaçlara
Bakınca şöyle bir hüzünlü
Ne gelen sevgili var
     ne de doğacak yıldızın izi


M.Erol Çeçen    1976



SEN KİM KİTAP YAZMAK KİM

Ne şair ruhu var bende iki satır karalayacak
Ne de kabiliyet var bende sayfalar dolduracak

Bir kendi dünyam var bir de alem elalem
Yazana kadar bir sayfasını kitabımın s.kildi sülalem

Neden atıldın kardeş diyeceksin madem ki zordu
İletmek istedim düşüncelerimi duygularımı gördüklerimi
               beni bir hayli yordu
Kim mandallar seni, ne dediğini diye hiç sorma
İçimdeki ses dedi kendini hiç yorma

Daltarak sana mı kaldı nasihat vermek
İt ürür kervan yürür yaşayan görür be inek oğlu inek

Bilmiyor musun çoban sürüsüyle gezer kavalını çalar
Okumuşu kitabını süzer nutuk çeker çene çalar
Duyduk duymadık demeyin hanımlar beyler
Bildiğinizi okuyun hayat sizin gerisini kim sallar

M.Erol Çeçen   1980





Bilgilenmek için harıl harıl kitap okuduğum yıllar
Felsefe ve uzay ağır basmakta...
İlk neden ve ben neyiz acaba diye düşündüğüm yıllar...

BELİRSİZ KAPI

Bir dünya var evrenin içinde
Bir ben varım
Dünyadan dışarı evrenden içeri
Sonsuz evrenden istedikçe
                          çıkmayı öteye
Bir sınıra çarpıp dönmekteyim
Belirsizlik içinde
        Belirsiz noktalara
                    Sekmekteyim
Yakalamak ümidiyle belirli noktayı
                      Beklemekteyim
Kavuşunca bilinmeyene
                          İşte o zaman ben
Evrenden de öteye


M.Erol Çeçen 1974




Yaş 16. Lise 2.sınıf. İlk aşk,ilk heyecan.
O yıllarda akrostiş çok modaydı.

RÜYA

Seni görüyorum rüyalarımda her gece
Ellerimiz birleşiyor bir ürpertiyle önce
Mest oluyoruz bu tatlı ürpermeyle beraber
Aşkımızı anlatıyoruz birbirimize

Yanaklarına değiyor yanağım
Alnından öpüyorum hafifçe
Nazikçe okşuyorum tenini
Ayın aydınlattığı
Çiçeklerle dolu bahçede

M.Erol Çeçen 1961

Yaş 17. Lise 3.sınıf. Ayrılık.


Denizlerde dolaştım. 369 gün üzerine eve geldiğim seferler var.
Denize çıkınca tam çıkardım. Sonra 1983 te kılavuz kaptan oldum

GİTTİM GÖRDÜM GELDİM

Bu diyarlarda uzak, ömrümüz geçiyor
Dalyarak Krezüs'ün kullandığı para uğruna
Ne tad alıyoruz yaşamdan ırak, özlemini çekiyor
Emek harcıyoruz Nuh'un yaptığı gemi soyuna
Değer mi değmez mi bırak, belli Tanrı bizi seçiyor
Üç çeyrek hayat denizlerde yitti
Hatırımdan çıkmış günah yoluna

M.Erol Çeçen 1979



BOŞTA GEZER

Tefsiri günler sürdü sözünün
Sözlerin gecelerime doldu
Gece bitti gün oldu
Gecemin güneşi bebeği gözünün

M.Erol Çeçen 1964



Yalnızlık benim alın yazımmış. Alttaki şiirimi 20 yaşında yazmışım. Aşk Yalnızı şiirimi ise 65 yaşında yazdım.
Aralarda yine bu konuda karaladığım şiirlerimi sunacağım.
.......................................

YALNIZLIĞIN KABUSU

Hafif müziğin tümünü tek başıma dinledim
Yağmurlu sonbahar gecelerinde yastığım oldu arkadaşım
Sokakta yürümesem deniz kıyısında düşünmesem
                                         yokum diyeceğim bu dünyada
Şişesi olmasa rakının şarabın
        Kadehimi tokuşturamam içki masamda
Alın yazımda bir tek yalnız kelimesi var dedi rüyamda birisi
Uyandığımda haykırıyordum hala
                             gerisi gerisi gerisi


M.Erol Çeçen Kasım 1965


DOĞRUYUM, DOĞRUSUN

Ne politikacıların dediği doğru,
ne de yazarların yazdıkları

Ben kendi doğrularımla yaşadım.
Bana sorarsan benim savunduklarım doğrudur
Sen düşünmeye incelemeye devam edebilirsin ama
Ben benim doğrularımla gideceğim mezara.

İster kabul et ister etme, ben böyle yaşadım
Beni hor görme.

Sen de doğru bildiklerini savun
Sen de kendi doğrularınla yaşa.
İster doğru ister yanlış, takma kafana
Bu işler sana kalmış,
bana kalmış, ona kalmış ne farkeder.

Sev, sevil yeter
Sevgisiz hayat ölümden beter.

M.Erol Çeçen Nisan 2010




Yaşamda en önemli husus; sağlık

Allah sağlık verse, insan yalnız da yaşar
Kazanmak için rıskını, didinir her işe koşar

Bir de hasta olmaya gör, hayatın hepten şaşar
Derdin yalnız seni delse iyi, çektiğin çektirdiğin dağlardan aşar
Allahım canımı al diye ettiğin dualar,
Nehirlerden göllerden okyanuslardan taşar

Hiç üzülmeye değmez dostlarım,
İnsan toprak altında da yaşar.

Ben dua ederken şöyle derim:
Allahım bana sağlık ver, dert ver.

Açarsak, sizin de tahmin ettiğiniz gibi sağlığım yerinde ise, bu dünyanın dertleri vız gelir tırıs gider.

Allah herkese sıhhat ve afiyet versin.

M.Erol Çeçen Nisan 2010


Tülay hanım, beni affedebilir misiniz?

Bu satırları okuyan sayın ziyaretçilerim, sizlere hayatıma malolmuş bir gençlik hatamdan bahsedeceğim.
Olay Üsküdar'da Aziz Mahmut Hüdai Efendi türbe ve külliyesinin merdivenlerinde geçer. Yıl 1964 veya 1965.
Yani aradan 45 sene geçmiş. Bunca zaman törpüsüne rağmen hiç aklımdan çıkamayan düşüncesizce işlenmiş bir gençlik
hatasıydı anlatacaklarım, fakat bu hata bir Aziz'in türbesinin önünde işlendiğinden benim tüm hayatımı alt üst etmiştir.

Ben böyle hissediyorum.

Gençlik yılları. Başımda kavak yelleri esiyor. Hayat tecrübem, sadece tecrübesi kıt bir gencin düşünce ve duygularından
ibaret.

Konuyla ilgili bayanın ismi Tülay. Ben o zamanlarda sevginin aşkın kıymetini bilmeyen, sevgi nedir tam olarak çözememiş bir kişiliğim. Ne yapacağımı bilmiyorum. Fakat bildiğim bir tek şey var, o da öğrenimimi bitirmek, bir baltaya sap olmak
ve ancak bu sayede güçlü olup istediğim hayatı yaşamak gibi irade ve mantığımı kullanabilmek.

Tahsilimi bitirdim, bir baltaya sap ta oldum, fakat özel hayatımda hiç bir zaman dengeyi bulamadım, karmakarışık yaşadım
ve 65 yaşına geldim. Düzenli bir ailem olmadı. Sevdim sevildim ama sonu gelmeyen birliktelikler, ayrılıklar.

Şu anda ne soran var, ne de arayan. Yalnız yaşamaktayım. Sakın yanlış anlamayın, aslanlar gibi hayat mücadelemi devam
ettiriyorum ve şikayetçi değilim. Çok şükür Allah'ıma.

Sadede gelirsem olay şudur. İki üç kere sadece elele dolaşabildiğim Tülay hanım beni delicesine sevdi. Ne bir dedikodudan ne bir laftan ve ne de bir kavgadan çekinmeden benim elimden tuttu.
Üsküdar'da o zamanlar herkes birbirini tanırdı. Ufak bir kasaba. Benden daha cesur bir gerçek aşıktı Tülay hanım.

Ben ise bu kadar büyük bir gençlik aşk ve sevgisinin altında eziliyor, ona benimle paylaşacağı hayallerini veremeyeceğimden
korkuyordum. İlersini göremiyordum. Dedim ya hem kavak yelleri başımda esiyor hem de istikbalimi düşünüyordum.
Bir parantez açarsam ailemizin, babamın, mali durumu iyi değildi. Kesinlikle benim atılım yapmam gerekiyor diye mantık
yürütüyordum.

Onun, bana olan bu büyük gençlik tutkusunu nasıl söndürebilir ve de bitirebilirdim.

Hiç kimseyi sevmediğim halde bir yalana baş vurdum.

Aziz Mahmut Efendi Türbesi'nin önünde, merdivenlerde ona bir başkasını sevdiğimi söyledim.

Çıldırdı, ve ağlıyordu. Merdivenlerden çıkıyodu ki, geri döndü. Ve bana şunu ifade etti;"Seven bir genç kıza böyle
davranılmaz ve böyle bir şey söylenmez". Ve koşarak uzaklaştı.

Türbenin hademesi yaşlı bayan da bana"delikanlı çok büyük bir hata yaptın, Allah sonunu hayır getire" dedi.

Ve aile konusunda bana hayır gelmedi. Sanki cezalandırıldım. Hala düşünürüm. Hüdai Hazretleri de duydu mu, acaba? diye.

Özel hayatımda bir türlü dikiş tutturamadım. Fakat mesleğimde 42 senemi hiç bir kaza yapmadan tamamladım. Her girdiğim
işte başarılı olduğuma inanıyorum. 42 sene gemi, 34 sene araba kullanırım ve çok dikkat ederim. Allah bundan sonra da, ne bana ne de hiçbir kimseye kaza bela vermesin. İnşallah.

Artık ihtiyarlık günlerimi yaşamaktayım. Huzurlu bir son istiyorum. Ah! ah! mevzuu bahis hanım bu satırlarımı ola ki bir okusa
ve benim özürümü kabul etse, beni bağışlasa, eminim ki ruhum şad olacaktır.

Hanımefendi, eğer yukarıdaki özür dileme yazımı okuduysanız siz kim olduğunuzu anladınız. Keşke bu sitede bana ulaşıp
beni affettiğnizi söyleseniz. Bana ait bu websitesi yalnız benim kontrolüm altındadır, hiç kimse hiç bir bilgi elde edemez.

Fakat bilinmeyen siz tarafından affedildiğimi, en azından çocuklarıma söylemek isterdim.

Ne demiş Rab'bimiz "Nasıl gelirsen gel, kul hakkı ile huzuruma gelme".
Kul hakkı illa ki maddiyat değildir. Ben böyle düşünüyorum.

M.Erol Çeçen Şubat 2010

Not: (Aşk Yalnızı) şiirimi lütfen okuyunuz.






BEŞİNCİ BOYUTUM (5.boyut um)

Oturmuşum balkonda
Karşımda hava alanı

Şehir ışıkları yıldız
Gökyüzünde yıldızlar şehir sanki
Beşinci boyutum düşüncelerim hayallerim dalmış gitmiş
Uzamış
Uzaya taaa evrene
Eşini arıyor
Beşinci boyut keşke çöpçatan olsa
Negatifi düşüncelerimin diasını bulsa
Hayalimdeki kadına kavuşsam
Onun hayalleri rüyaları ben olsam
Yaşıyor bir yerlerde
Beşinci boyutlarımız kesişebilse keşke
Keşke konuşabilsek sonsuzluğunda uzamın
Sonra buluşabilsek
Geri dönsek dünyaya
Kurtulsak umutsuz hayallerden
Var oluşu hissetsek
Tenlerimiz yapışsa
Hücrelerini hayat pınarının
Yudum yudum özümlesek
Elele verip
Ölene kadar birbirimizin olsak
Zapt etsek kalelerini yaşamın
Sonra nefesimiz tükense
Gözlerimiz kapansa

Oturmuşum balkonda
Karşımda hava alanı

M.Erol Çeçen   2009


Emekliliğime 1 sene kaldı.Nelerle uğraşıyorum.

Bu sene tatile gitmem.
Seneye hiç gidemem.
Daha sonra kapıdan dışarı adımımı atamam.
Daha daha sonra ne olacak ?
Bilemem.
Ey yüce Allahım bilmek te istemem.


M.Erol Çeçen        Ağostos 2009




AŞK YALNIZI

Ben aşklarımı yalnız yaşadım
Çok sevildim
Sevdim
Yanımda olsun istedim aşkımın
Olmadı
Terk edildim ayrıldım
Neden niçin
Bilemiyorum
Var bende bir hata
Bulamıyorum
Sevilen nasıl yalnız kalır
Anlıyamıyorum
Ben aşklarımı delilerce yaşadım
Yaşattım
Yahu dostlar söyleyin
Niye yalnız kaldım
Niye
Ben aşklarımı hep yalnız yaşadım

M.Erol Çeçen   2008


Nasreddin Hoca ve Papaz

Dünyaca ünlü Papaz'ın yolu bir gün Anadolu'ya düşmüş. Hocaya haber vermişler.Hoca da;
- Benim yanımda hikaye kalır, demiş.

Papaza bu lafı yetiştirmişler.Papaz da kalkıp Akşehir'e gelir.
Neticede Hoca'yla Papaz karşı karşıya gelirler.

Papaz Hocayı şöyle bir süzer ve sopayla yere bir daire çizer.
Hoca da sopasıyla dairenin içine bir çizgi(çap) çizer.
Papaz dairenin ortasına bir bıçak saplar.
Hoca da dairenin içine 2 yumurta koyar.

Papaz sessizce kalkar ve uzaklaşırken;
- Sen benden daha ustaymışsın, der.

Herkes merakla Hoca nedir bu,bize anlatsana,deyince Hoca anlatır;
- O demek istedi ki bütün Dünya Hristiyandır. Ben yarısı Hristiyan yarısı Müslüman'dır dedim.
O zorla Hristiyan yaparız dedi.
Ben de hayalarımı (!) yaparsınız dedim.

Mayıs 2008

YARIM ADAM

Babam gibi çok çalışkan olmak,
Çok işler yapmak istedim,
Ama ne kadından vazgeçtim
Ne de rakıdan.

Erol Cecen Ekim 2007

BİRİSİNE BENZETİYORUM

Eşeğe kalabalık bindiniz, fazla yük yüklediniz.
Eşek dört ayağı üstüne çöktü.
Derken,
Son bir gayretle dört ayağı üstüne dikildi.
Ve silkindi
Herkes dağıldı
Eşek uzaklaştı.
Eşek aynı eşek ama,
Taşımak için daha hafif yükler seçecektir.
Bu da amma eşek ha! bildiğini okuyor.

M.Erol Çeçen   2007

FAZLA IKINDIK

Volkanda lav idi aşkımız
Külleri sevgi saygı anlayış
Sıçtık
İşin içine
Ayrıldık
Pisi pisine

M.Erol Çeçen 2004


1  2  Öncekiler
Sitemizdeki yorumlar bana aittir. Kabul ediniz veya etmeyiniz, lütfen cevaplamayın.
Mucize! Cep tel.le konuşmayan kadın şöför gördüm
Bedelli askerlik, imtiyazlı sınıf
Tülay hanım,beni affedebilir misiniz?
 
  TURK TASARIM  2oo6
    
 
Internet Hizmetleri
© 2006 Bu sayfalarda yayımlanan materyalin tüm hakları Erol ÇEÇEN'e aittir.